Savaş, yıkım, fetih… O an oradaki her bir Hane 10 savaşçısının aklından bunlar geçiyordu.
Düşmanın kalbine gelmiştik. Birliklerin arasında Çanakkale ve diğer önemli fetihlerde, kılıcını düşman kanıyla kırmızıya boyayan erenaksoylu ve korkusuz süvarileri vardı. Altından heykel gibiydiler, dimdik ve hareketsiz duruyorlardı. Gözleri sadece ve sadece ileriye, düşmanın saklandığı yere Minas Morgul’a bakıyordu.
Binlerce atlı süvariydik. Düşman tam önümüzdeydi. Herkes mızraklarını öne doğrulttu. Mareşalimiz horasgame en soldan başlayarak en sağa doğru krallık kılıcıyla bütün mızraklara vurarak ilerliyordu; “furkanbogoclu sen süvarilerin ile sol tarafı al, erenaksoylu, sen ortaya doğru kralın sancağını izle, deli manyak suru geçince adamlarınla sağ yana git. Gidin ve karanlıktan korkmayın… Uyanın! Uyanın Hane 10’un süvarileri, mızraklar savrulacak, kalkan parçalanacak, savaş günü, kan günü! Güneş doğmadan kellelerini alın! Sürün hadi, sürün, sürün düşmanın kökünü kazımak için! Ölüm !” herkes tekrarladı defalarca “ Ölüm! ” , “ Eygiler ileri” bu son sözle savaş borusu çalındı, tüm atlılar düşmanın üstüne yürüdü, tarih yazmak için.
Yazan: The Balrog