“Biliyorum, günlerdir doğru düzgün bir şey yemediniz, uyku uyumadınız, hiç dinlenmediniz. Yaralarınız derin ve acı verici, sanki hiç kapanmayacak gibi. Aklınız sevdiklerinizde, geride bıraktıklarınızda. Ama biz buradayız, düşmana bize dokunmanın ne demek olduğunu göstermek için buradayız. Tek kurtuluşları kılıçlarımızdan gelen ölüm olacak. Arkasında, güven içinde saklandıkları surların yıkılışı, gördükleri son şey olacak.
Zafer; dökülen alın teriyle, kılıçlarımız çınlayışıyla, atılan her okun, kesilen her başın, yıkılan her kulenin, öldürülen her düşmanın, dilden dile, kulaktan kulağa, destanlaşarak atılan hikayeler ve kalbimizin en derin yerlerine işleyen savaş borularımızın bize verdiği cesaretle gelecektir.“ Bugün! Tarihi kanla yazacağız!” Hane 10’un cesur mareşali furkanbogoclu son kelimeleri söyledikten sonra miğferini başına geçirdi, Anduril’i kınından çıkardı ve havaya kaldırdı. Atını düşmana çevirdi. “Asker!” Tüm gücüyle bağırdı, gözler ona çevrildi, sessizlik ve heyecanla atan genç yüreklerin sesi kapladı ortalığı; “Gün, zafer günüdür !” Gondor’un destansı borularının gür sesi, tüm diyardan duyuldu. Kahramanlar zafer için yemin etmişlerdi. Ölmek, öldürmek, hiçbir şey fark etmiyordu. Zafer için gerekirse öldürecek ve öleceklerdi.
Sonunda düşman, kalabalık ama düzensiz ordusuyla, vadinin girişinde göründü. Usta okçularımız yaylarını sonuna kadar gerdiler. Öncü birliklerimiz yavaş bir tempoyla ilerlemeye başladılar.Her şey ağızdan çıkacak tek bir söze bağlıydı. O söz tam zamanında söylendi; okçuların başında duran cesur kumandan lakorpa tarafından: “Ateş!”Gecenin güneşi; ay, oklarımız gölgesinde karanlığa gömüldü. Meşaleler sıçrayan düşman kanı ile sönüyor, savaşı görmek git gide zorlaşıyordu…
Yazan: The Balrog