Şehir merkezindeki büyük handa, balkona çıkmış kara bulutların gelişini seyrediyorduk. Her zamanki gibi sakin bir gündü. Arada ufak tefek sorunlar çıkıyor normal memurlardan biri bile halledebiliyordu. Yeni ihtilaflar katılıyor Hanemiz ülke çapında genişliyordu. Şan yarışları yavaşlamış hayat durgunlaşmıştı. Ne bir meltem, ne sert bir rüzgar,ne bir savaş borusu, ne de bir kılıç sesi duyamaz olmuştuk. Ciddi ciddi, on beş kişi oturup yağmurun yağıp yağmama ihtimalini tartışıyorduk fakat sohbet etmek için konu kalmayınca masaya bir sessizlik çöktü, birbirimize imalı imalı bakıyorduk, aklımızdan geçenleri biliyorduk çünkü yıllarca aynı cephelerde boğaz kestik ama kimse konuşmuyordu…
Aklından geçenleri ilk anlatan VictarionGreyjoyy oldu: Cidden beyler… İhtilafımızın prenseslerinden elff öksürdü imalı bir şekilde. Düzelterek devam etti Victarion: “ Dostlarım, ne zamandan beri boş boş oturup gökyüzünü seyre dalar olduk? Kılıçlarımızı bilediğimiz, zırhlarımızın her gün daha derin kesikler aldığı, hiç görmediğimiz yerlerde, hiç görmediğimiz düşmanlara karşı, birbirimize duyduğumuz o sonsuz güvenle, omuz omuza, canla başla savaştığımız,demircinin kızgın ateşinin sönmediği, çetin rüzgarlara karşı at sürdüğümüz, kanların dökülüp güneşi kızıl doğan günlerimiz nerede kaldı ? “ Çok yakında” dedi , karanlığın içinden parlayan gözüyle, siyah pelerinli yabancı. Herkes bir anda yönünü ona çevirdi, kapişonunu yavaşça aşağıya indirdi. Sol gözünün olması gereken yerde derin ve uzun bir yara izi vardı, alnından çenesine doğru. Kılıcı değişik bir şekle sahipti, ayağında upuzun çizmeler vardı, saçları karanlıktan belli olmuyordu ama koyu kahverengi veya siyahtı. Hepimizin gözleri kilitli kaldı, kimse bir şey söyleyemiyor, tepki veremiyorduk. Sonunda Mete han sorabildi: “Kimsin sen? Ne kadardır bizi dinliyorsun? !” Bunu sormasının sebebi, şu sıralarda Hane 10 içinde dolaşıp, konuşulanları başkalarına aktaran casuslar olmasıydı fakat bu ne kadar biliniyorsa o kadar da zor bulunuyordu. “ Uzun süredir buradayım fakat asıl soru şu: Neden?” Cevabı yabancı dışında kimse bilmiyordu ama o hafta olacakları kimse hayal edemezdi.
…
“ Askerler hazır mareşalim, emrinizle; planlandığı gibi birlikler harekete geçecek.” Mareşal lakorpa ile konuşan komutan sabriii37, ayaz günün sabahında ordularının başında hazır bekliyordu. İstihbaratlarımıza göre yakılan ağaç kendine fidanlanacak yeni bir yer bulmuştu, bu yüzden bizzat eski mareşal furkanbogoclu tarafından eğitilen birlikler büyük bir saldırı gerçekleştirecekti; tam düşmanın kalbine.
Yazan : The Balrog