Hareketli Günler

player_news_storming_the_wallsBölüm 4 – Karanlık, Ölüm, Zafer

Kara Orman’ın önündeki sessizlik, ne huzurun ne de hüznün sessizliğiydi. Ölüm yakında geleceğini, suskunluğuyla belli ediyor, sancakları dalgalandıran rüzgar ile kulaklara fısıldıyordu. İki dev ordu, yaşlı çınarların arasındaki dev koridorda karşı karşıya duruyor, ilk hamleyi kimin yapacağını gözlemliyorlardı. Hane 10’un korkusuz askerleri kıpırdamıyor, gözleri düşman kılıçlarına, kulakları en küçük yayın gerilimine odaklanmış şekilde bekliyorlardı fakat herkesin şaşırdığı bir nokta vardı; düşman yeşil kabuğundan çıkmış, sarıya bürünmüştü. Siyah sancak için renkler sadece birer semboldü, düşmanlarını ayırt etmenin, sınıflandırmanın en basit yoluydu ama olay o an renk değildi. Düşman gücüne güç katmak için, çatal diliyle yanına müttefik çekmiş, dil oyunlarıyla gerçekleri saptırmıştı. Elbette bunun da bedeli ödenecekti ama düşünülmesi gerek tek şey, önlerindeki bu dev orduyu nasıl aşabilecekleriydi.

Bulutlar PegasusPOWER’ın tahmin ettiğinden daha yumuşaktı, gökyüzünün yüksek yerleri ise daha sertti. Kanatları olan bir atın üstünde uçmaktan daha garip olanı, savaşın sonucunu değiştirmeye, üç kişi ile gitmeleriydi fakat Pegasus’a güven veren geleceği görme yeteneği bahşedilmiş olan cadı elff’in asla yanılmamış olmasıydı. “ Yaklaştık.” dedi Artimenner, yaklaştıkları yerde ne bir ordu vardı ne de bir çatışma, sadece yüksek ve yeşil ağaçlar, arasında da gözle zor seçilen bir kale. “Doğayı bu kadar canlı görmemiştim.” dedi PegasusPOWER. “ Burası Doğu Elf Ormanları, burada bulunan bütün canlılar; yaprağından, yumurtadan yeni çıkan kuşa kadar hyunj’un koruması altında.” arkasına dönmeden cevapladı Artimenner, “hyunj?” kendine sorduğu bu soruyu Artimenner’e dönerek yöneltti, “hyunj Thranduil’in varislerinden biridir. Elfler okçularıyla tanınır ve hyunj asla ıskalamaz.”, “Neden tahtında değil?” şüpheci tavrıyla sordu PegasusPOWER, “ Sarı sancak sanayi ateşinde ormanları yakıp canlıları yok etmeye başlayınca hyunj doğu ormanlarını kendi korumasına aldı, görevi kutsal ve yaptığı fedakarlık az bulunur.” Pegasus’un düşünceleri gittikçe karışıyor, aklında onlarca soru birikiyordu. Yavaşça alçalırlarken zihnindeki bulanıklığı engellemeliydi, ölümle burun buruna olan arkadaşlarına yardım etmek için buradaydı.

“Sıkıldım artık, bitirelim şu işi.” lakorpa boynundaki fildişi savaş borusunu çıkardı ve çalmaya başladı, ardından sabriii37 ve furkanbogoclu’nun sesleri gürledi, bu bir ulumaydı, Siyah Sancak kurtlarının uluması, birlikte, güçlü ve durdurulamaz. Savaşçıların içlerindeki hırs alevleniyor, yürekleri kabarıyor, yere daha sağlam basıyorlardı. avrg45’in mızraklıları, mızraklarını yere ritmik bir şekilde vurmaya başladılar, bunu kızgın demirin yüreğinden gelen kılıçların sağlam çelikle dövülmüş kalın kalkanlarla buluşması takip etti. Son savaş borusunu avrg45 çaldı, bu hücum borusuydu; furkanbogoclu’nun özel askerleri ormanın derinliklerine koşup karanlığa daldılar, lakorpa’nın okçuları birer adım açılarak düşmanın menzile girmesini beklemeye başladılar. sabriii37’nin atlıları şaha kalkarak geçti hücuma.

Yenmek ya da yenilmek yoktu akıllarında, o an önemli olan; uğruna ölmek için yemin ettikleri bu bayrak altında savaşarak can vermekti…

Yazan: The Balrog